65 Nolu Açıklama
Gün geçmiyor ki ezilenler cephesinden ölüm haberleri gelmesin. İstanbul’da Tersane işçilerinin katliamıyla bir kere daha anlaşıldı ki faşist Türk devleti ve hükümeti, emek ve işçi düşmanıdır.
İşçi ve emekçilere yönelik reformist ve sendikal hareketin önemli oranda izledikleri düzen içi pratik politikaları da bir diğer saldırı olarak kendisini göstermektedir.
İMF ve Dünya Bankası aracılığıyla ve AB’ye üyelik kriterleri safsatalarıyla emperyalizme daha fazla stratejik uşaklaşmanın ekonomik politikaları son hızıyla sürmektedir. Bu doğrultuda uşaklığın bir parçası olarak parlamentoda özelleştirme, taşeronlaştırma, GAP eylem planı vb. uşak yasaları peş peşe çıkarılmaktadır. İşçilerin, köylülerin ve emekçilerin onca zorluklara karşın emekleri, emperyalist efendilere peşkeş çekiliyor.
Bir yandan kendi koltuklarını korumak amacıyla manevralarında sınır tanımayarak adeta demokrasi bekçisi kesilen işbirlikçi sendikalar ve ağaları, diğer yanda ise istikrarlı ve kararlı bir duruş gösteremeyerek düzen içi çözümde sıraya dizilen reformist kesimler, emek karşıtı politikalarıyla işçi ve emekçi kıyımına ortak olmaktadırlar. Emek cephesinin oldukça parçalı ve dağınık durumda olması ise elbette bunu beslemektedir. Türkiye-Kuzey Kürdistan devrimci ve komünist hareketi de bu parçalı gerçeklikle karşı karşıyadır.
15-16 Haziran ‘ 71 de ki işçi ve emekçilerin direnişi karşısında düzen içine yedeklenen sendika ağalarının nasılda faşist Türk devleti ve zalim sömürücü ağa patron iktidarından yana olduklarını açık bir şekilde yaşadık.
Faşist Türk ordu güçlerine karşı barikatları zorlayan işçi selini durdurmak için radyolardan yayın yapan sendika ağaları bu günde aynı tavırlarını devam ettirmektedirler. Devrimci komünist ideolojiden muzdarip ve politik iktidar perspektifinden yoksun anti Marksist-Leninist-Maoist cuntacı hayallerine kapılanda aynı ideolojik dokudan beslenmektedir.
Düzen içi anlayışların en ileri noktası olan reformizm, bu günde biz devrimci komünistlerin hassasiyetle üzerinde durarak aksatılmadan ve ertelenmeden mücadele etmemiz gereken önemli bir tehlike olarak karşımızdadır.
Biz devrimci komünistler, işçi sınıfı ve emekçilerin kendiliğinden gelme kitle hareketleri ve direnişlerini demokratik halk devrimi, sosyalizm ve komünizm mücadelemizin önemli adımları olarak ele almak durumundayız.
‘ 71 de ki işçi ve emekçilerin direnişi ve kendiliğinden gelme hareketleri, uluslar arası alandaki proletaryanın ve ezilen kitlelerin devrimci kalkışımından bağımsız değildir. Çin’deki Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin ülkemizde ve dünyada yarattığı etkinin bir parçası olarak işçiler, yoksul köylüler ve gençler, emperyalistlerin çıkarlarıyla aynı özde buluşan ağaların ve patronların iktidarlarına karşı kitlesel olarak ekonomik ve demokratik mücadelelerini yoğunlaştırmışlardır.
Ogün bugündür diğer mücadele alanlarıyla da bağlantılı bir şekilde esasta başarılamayan Türkiye-Kuzey Kürdistan devrimci ve komünist hareketi olarak emek cephesindeki parçalı ve dağınık durum karşısında, işçi ve emekçilerin ekonomik ve demokratik taleplerini politik iktidar mücadelesine kanalize edebilecek devrimci sendikaları yaratabilmeliyiz.
Başta işçi sınıfı olmak üzere ve onun müttefikleri içerisinde devrimci komünist bilinç ve politikaları taşıyarak, sınıf bilinçli bir harekete dönüştürebilmeliyiz. Bu doğrultuda işçi, emekçi, ezilen ulus ve milliyetlerin ortak çıkarları doğrultusunda ortak mücadele ve örgüt biçimleri yaratmak için tüm ilerici, yurtsever, aydın, demokrat, devrimci ve komünistleri sınıf bilinçli proletaryanın önderliğinde birleşik devrimci eylem birliklerini yaratmaya çağırıyoruz.
15-16 Haziran İşçi Ve Emekçi Direnişinden Öğrenelim!
Yaşasın Reformizme Ve Sarı Sendikaya Karşı Devrimci İşçi Direnişi!
İşçi Ve Emekçi Katliamlarına Karşı Örgütlenelim Ve Mücadele Edelim!
Emperyalist Kıyım Politikalarına Karşı Halk Savaşını Yükseltelim!
Yaşasın Proletarya Enternasyonalizmi!
Maoist Komünist Partisi
Merkez Komitesi-Siyasi Bürosu