Osmanlı despotizminin devamı olarak tarih sahnesine çıkan faşist Türk devleti, kuruluş aşamasının ilk günlerinden itibaren, azılı halk düşmanı bir siyasetle halklarımızın özgürlük çığlıklarını, en acımasız biçimde kana boğar. Şöyle ki; Kemalist faşist diktatörlük, emperyalizme göbekten bağlı oluşundan hareketle, faşizmi üstten aşağı doğru her bakımdan kurumlaştırmaya çalışmıştır. Faşizmi, devlet ve iktidar biçimi olarak halklarımıza, ezilen mazlum Kürt ulusu ve azınlık milliyetlere karşı en amiyane biçimde uygular. Tüm toplum, faşizm ve Kemalist ideoloji doğrultusunda zor ve şiddet unsurlarıyla kıskaca alınır ve zehirlenmek istenir. Halklarımızın sınıfsal-sosyal ve ulusal demokratik hak ve istemlerine karşı, ordu-polis-mahkeme-hapishane ve bilumum zor ve şiddet döngüsü içinde her türlü vahşeti uygulayarak sindirmeye çalışmış ve daha da ileriye giderek imhaya yönelmiştir.
Gerek uluslararası alanda, gerekse de Türkiye-Kuzey Kürdistan’da baskı, sömürü ve katliamlara karşı işçi, köylü ve tüm emekçilerin mücadeleleri devam ederek bugünlere gelmiştir. Toplumlar tarihi buna tanıklık etmiş ve tanıklığa da devam etmektedir.
Büyük Proleter Kültür Devriminin uluslararası alanda ve coğrafyamızda yankısı, büyük atılımlara vesile olmuştur. Coğrafyamızda işçi, köylü ve gençliğin yükselen mücadeleleri, devrimci ve komünist partilerin yeniden dirilmesine vesile olmuş ve Mustafa Suphi önderliğindeki Türkiye Komünist Partisi(TKP)’nin kısa süreci dışında elli yıllık sınıf işbirlikçi revizyonist-reformist ve parlementarist suskunluğun parçalanmasının başlangıcı olmuştur. Mevcut ölüm suskunluğunu radikal devrimci bir duruşla parçalamaya çalışan hareketlerden biri de, şüphesiz Deniz Gezmiş önderliğindeki Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu(THKO)’dur. THKO ve önderliği, her ne kadar sisteme karşı silahlı-radikal bir karşı koyuş şeklinde gelişmiş olsada bir dizi temel konularda sistemden bütünlüklü bir kopuşu sağlamış değildir. Bu yönüyle zaaflı ve hatalı yanları içermektedir.
Büyük Proleter Kültür Devriminin etkisiyle, emperyalizmin askeri-ekonomik ve siyasi tahakküm araçları NATO-CENTO-IMF kurumlarına karşı verilen mücadelede Türkiye-Kuzey Kürdistan’ın en ücra köşelerinde bile anti emperyalist, anti faşist, anti feodal mücadele hissedilir düzeyde kendisini dışa yansıtıyordu ve bu mücadele seyri içerisinde çeşitli sınıf ve tabakalardan halkımız, kendi önderlerini de yaratıyordu. Nitekim şanlı direnişler gösteren Türkiye-Kuzey Kürdistan halkları; Denizler, Mahirler, İbrahimler, Mazlumlar gibi seçkin önderleri yaratmıştır.
Coğrafyamızda yükselen mücadelelere karşı, gerici hakim sınıflar, devrimci ve komünistleri imha etmeye yönelmişlerdir. Buna paralel 12 Mart 1971 yarı askeri faşist cuntası, halkımızın ve önderlerinin devrimci yükselişine yönelik karşı-devrimci bir hareket olarak ortaya çıkıyordu.
Tarih 16 Mart 1971, Deniz ve yoldaşları gerilla savaşını kırlık alanda başlatma kararlılığıyla yola koyulmuştur ve Sivas-Şarkışla’da yaşanan bir çatışmada Yusuf Aslan yaralı, Deniz Gezmiş çatışmadan çıkarak kısa bir süre sonra Gemerek’te ve Hüseyin İnan ise Nurhak’a giderken Pınarbaşı’nda düşmana yakalanırlar.
Deniz ve arkadaşlarının yakalanmasından kısa bir süre sonra serbest bırakılmaları için THKO ve THKP-C(Türkiye Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi) tarafından çeşitli eylemler yapılmış ve bunun sonucu önder kadrolarının önemli bir bölümü Kızıldere ve Nurhaklarda şehit düşmüştür. Ne var ki faşist Türk devleti, nafile emellerine bir türlü ulaşamamıştır.
Eli kanlı zebanilerin azgınca saldırıları yoğunlaşarak devam ediyordu. Deniz, Yusuf ve Hüseyin’i yakalayarak devrimcileri bitireceğini umuyorlardı, ancak bu olmayınca da çareyi idam etmekte gördüler. 6 Mayıs 1972 ‘ de Deniz, Yusuf, Hüseyin, idam sehpalarında, büyük bir kararlılıkla devrim şiarlarını haykırıp işi cellada bırakmadan sehpalarını kendileri tekmelerler.
Dönemin önderlikleri 1970-‘71-‘72 ‘lerde daha da berraklaşarak netleşiyordu. Marksizm Leninizm Maoizm(MLM)’den etkilenen radikal devrimci hareketler ile THKO ve THKP-C bu süreçte olgunlaşıyordu. Mevcut devrimci hareketlerin yanı sıra MLM’nin gerçek temsilcisi Maoist Komünist Partisi(MKP) ve Halk Kurtuluş Ordusu(HKO)’nun önceli TKP(ML) ve TİKKO, bu sürecin ürünü yani Büyük Proleter Kültür Devriminin ürünü olarak doğmuştur.
Bu sürecin bir diğer önemli özelliği de silahlı radikal devrimci mücadelenin yanı sıra, devrimci dayanışma ve koordinenin üst seviyede oluşudur. Deniz ve yoldaşları, Mahir ve yoldaşlarını hapisten kurtarmak için gösterdikleri yüksek dayanışma; giriştikleri eylemler sonucu aranıp tutuklanan Deniz ve arkadaşlarını kaçırmak için, Mahir ve arkadaşlarının çabaları ve yine Kaypakkaya ve yoldaşları tarafından Sinan Cemgillerin ihbarcısının cezalandırılması yüksek devrimci dayanışma örnekleridir.
Faşist devlet terörü, halkın mücadeleleri karşısında dün olduğu gibi bugünde azgınca saldırılarını sürdürmektedir. Geçmişteki ataları Osmanlı tarafından nasıl ki Ermeni ulusunu soykırıma tabi tuttuysa, bu günde aynı anlayış ve siyasetle Kürt ulusu ve halkını sistematik biçimde kültürel ve fiziksel imhaya yönelmiştir. Kürt ulusunun varlığına yönelik onlarca kez imha ve inkar politikalarıyla Kürt ulusal hareketinin mücadelesini şiddetle bastırmaya devam ettirmektedir. Yine aynı temel felsefeyle işçi-köylü ve tüm emekçilerin sınıf mücadelesindeki kararlılığını her türlü faşist baskı ve katliamlarla bastırmaya çalışmaktadır.
Faşist devlet terörü, devrimci ve komünist hareketlere karşı dün olduğu gibi bugünde pervasız saldırı politikalarını sürdürmektedir. Devrimci ve komünist hareketleri halktan koparıp, silahlı mücadeleden vazgeçirip, marjinalleştirerek düzen içi potaya çekmeye çalışmaktadır.
Burjuva-feodal faşist devlet terörünün bütün çabalarını boşa çıkarmaya çalışan partimiz, Türkiye-Kuzey Kürdistan devrimini adım, adım geliştirmek için halk savaşını ve onun bugün aldığı biçim olan köylü gerilla savaşını yükseltme kararlığıyla hareket eder. Bu bağlamda Deniz, Yusuf ve Hüseyin’ in meydan okuyan direnme ruhunu sahiplenerek öğrenme ve ilerletme bilincindedir. Devrim şehitlerinin bıraktıkları devrimci mirası, politik iktidar mücadelemizin birer parçası olarak yaşatacağız. İçinden geçtiğimiz süreç itibariyle Denizlerin bıraktıkları mirasın gerçek ve doğru anlamda sahiplenilerek ilerletilmesi ancak, radikal devrimci mücadelede ısrar ederek karşıtı oldukları reformizme karşı, ideolojik ve politik bir teorik-pratik tutum içerisinde olmaktır.
Geçmiş tarihimizden öğrenerek ilerlemeliyiz. Gerici hakim sınıflar 1971 –‘72-‘73 lerde devrimci ve komünistleri katlederek bitiremedilerse, bugünde bitiremeyecekleri bilinciyle hareket ediyor ve diyoruz ki “Bu Çelik Aldığı Suyu Unutmayacaktır!”
ŞAN OLSUN 6 MAYIS DİRENİŞİNE!
DENİZ-YUSUF-HÜSEYİN ÖLÜMSÜZDÜR!
KAHROLSUN FAŞİST DİKTATÖRLÜK!
DEVRİM ŞEHİTLERİ ÖLÜMSÜZDÜR!
YAŞASIN DEVRİMCİ MÜCADELE VE DEVRİMCİ DAYANIŞMA!
YAŞASIN HALK SAVAŞI!
YAŞASIN MARKSİZM-LENİNİZM-MAOİZM!
Maoist Komünist Partisi
Merkez Komitesi-Siyasi Bürosu
Mayıs 2008