Tarihimizden, tek tek yoldaşlarımızdan, dönemsel yenilgilerden öğrenmesini bilelim. Yeri doldurulamayan komünist önderlerin yaşamı daha önce olduğu gibi bugünün en zor dönemlerinde hepimize yol gösteriyorsa bunun anlamını, bu devrimci yaşama anlam veren felsefeyi, amacın içeriğini, dayandığı geleneği derinden kavramayı ve pratikte uygulamayı kendimize yaşam ilkesi yapalım. Bizi güçlü kılan bir mücadele geleneğine sahibiz. Hayatını devrim davasına adayan yoldaşlarımıza devrimci ruhu engellenemez atılganlık ve ileri çıkma enerjisini yükleyen bir partiye sahibiz. Komünizm ideolojisinin hayat damarlarına can verdiği Kaypakkaya güzergahının birer neferi olan bütün yoldaşlarımız tüm benliğiyle bunun bilincinde olmalı.
17’leri anmakta olduğumuz bu günlerde bir kez daha tüm devrim ve komünizm mücadelesinde ölümsüzleşenlerin önünde saygıyla eğiliyor, kavgalarını kavgamızda yaşatarak zafere kadar taşıyacağımıza olan sözümüzü yineliyoruz.
Partimizin yarım asırlık mücadele tarihinde derin izler bırakan büyük olumsuzluklar yaşandı. Bunlardan biri de hiç kuşkusuz 16-17 Haziran 2005’te partimiz önder kadro, üye ve savaşçılarının Dersim’in Mercan dağlarında ölümsüzleşmeleridir. Ölümsüzleşen 17 yoldaşımızın esası aynı zamanda 2. Kongre delegelerimizdi. Partimiz ağır bir darbe almış, 2. Kongresi de sekteye uğramıştı.
Düşman, aldığı taktik başarı sonrası anti-propaganda üzerinde yoğunlaştırarak bilgi kirliliği yarattı. Güvensizlik yaratıp saflarımızı dağıtmaya çalıştı. “Bir darbede biten örgüt” manşetleriyle burjuva medya anti-propagandaya dahil oldu. Düşman, partimizde çelişkiler yaratmaya ve de varolan çelişkileri derinleştirmeye çalışıyordu. Ancak, 17’lerin ölümsüzleşmesi parti taban kitlemizde büyük bir öfke yaratmıştı. Onların komünist, devrimci mücadelelerini sahiplenme tutumu gelişti. Dost devrimci yapılar, uluslararası komünist hareket 17’leri sahiplenme ve partimizle dayanışma tavrı gösterdiler. Böylece parti taban kitlesinin, aktivistlerimizin kenetlenmesiyle düşmanın saflarımızı dağıtma, partimizi tasfiye etme girişimi boşa düşmüş oldu.
17’lerin parti taban kitlemiz, dost devrimci örgütler ve uluslararası komünist hareket tarafından yoğun şekilde sahiplenilmesinin elbette nedenleri vardır. 17’ler içinde Parti Genel Sekreterimiz Cafer Cangöz, yardımcısı Aydın Hanbayat’ın da olduğu Merkez Komite üyesi ve 2. Kongre delegelerimiz vardı. Merkezi yapımız hedeflenmişti. Partimizin böylesi ağır bir darbe alması dayanışma ruhunu büyüttü. İkinci olarak; başta Cafer Cangöz yoldaş olmak üzere, önder yoldaşlarımızın Türkiye ve Kuzey Kürdistan devrimci hareket saflarında komünist-devrimci mirası bir başka nedendir. On yıllara varan devrimci pratikleri mücadelenin her alanına yayılarak sınandı. İşkence hanelerden Ölüm Oruçlarına, gerilla alanına varan mücadele pratikleri, davaya olan bağlılıkları, mücadele azmi ve kararlılıklarıyla örnek alınacak devrimci miras bıraktılar.
17’lerin kaybı partimiz açısından büyük bir kayıptı. Çünkü on yılların birikimi, deneyimi, tecrübesini taşıyan kadro bileşenimiz ölümsüzleşti. Merkezi önderliğimizin esası imha edilmişti. Bu, parti tarihimizde ideolojik-siyasi seviyenin düşmesine ve örgütsel yapıda zayıflamaya neden oldu. Dolayısıyla partimizdeki nitelik seviyesi de düştü.
17’ler içinde 2002 yılında gerçekleşen ve teori-pratik önemi büyük olan 1. Kongremizin mimarları da vardı. 1. Kongremiz Marksist-Leninist-Maoist (MLM) ideoloji ve parti tarihi muhasebe belgesiyle partimizin önünü açtı. MLM ideoloji belgesi anti-proleter akımlara karşı, Maoizm bayrağını yükseltti. “Maoizm savunulmadan Marksizm-Leninizm savunulamaz”, “illa da Maoizm” vurgusuyla MLM çizgi savunuldu. Nepal’de, Hindistan’da, Peru’da, Filipinler’de vd. ülkelerde yükselen ve proletaryanın iktidara yürümesinde önderlik eden Maoist partilerin varlığı tesadüfi bir gelişme değildi. Uluslararası alanda Maoist akım güç kazanıyordu.
Sovyetlerin 1990’ların başında dağılmasıyla birçok küçük-burjuva devrimci örgüt-parti tasfiye oldu, yasallaştı. Bu örgütlerin esasının ortak özelliği anti-Maoist çizgileriydi. Mao’nun önderlik ettiği uluslararası Marksist kanat, Sovyetlerdeki kapitalist dönüşümü tanımamış ve Sovyetlerin 1968 Çekoslovak’ya işgaliyle sosyal-emperyalizme evrildiğinin tespitini yapmıştı. Sovyetlerin dağılması bu anlamda Maoist çizgide olan komünist hareketin tasfiye olmasında etkili olmadı. Sovyetlerin dağılmasıyla birlikte emperyalist burjuva ideologlarının ideolojik saldırıları yoğunlaştı. “Kapitalizmin edebi zaferi”, “sınıf mücadeleleri ve ideolojilerin sonu” gibi argümanlara karşın, dünyanın kırlarında Maoist Halk Savaşları gelişip güçlenmeye devam etti. Burjuva küreselleşmeci ideolojik saldırılarıyla, ekonomik gelişmenin tüm ülkelere yayılacağı ve dünyaya refah geleceği vaat ediliyordu. Ulus-devletin aşıldığı, küreselleşmeyle hükmünü yitirdiği tespitleri yapılıyordu. 1990’lardaki ideolojik saldırı dalgasına partimiz hapishanelerde fiili direnişlerle, Ölüm Oruçlarıyla karşılık veriyor ve kırsal alanda gerilla mücadelesini sürdürüyordu. Bu durum 1. Kongremiz ile daha da güçlü bir iradeye dönüşmüştür.
Partimiz içinde ideolojik-politik-örgütsel sorunlar birikmişti. Parti 1. Kongremiz, parti tarihi muhasebesi belgesi ile parti tarihimizdeki olumlu-olumsuz gelişmeleri analiz etti. Böylece partide bilinç sıçraması yaşandı. Örgütsel toparlanma ve kitleselleşmenin kısa zamanda olması düşmanın da gözünden kaçmadı. Ve yoğun saldırılara başvurdu.
17 yoldaşımızı anarken, onları uğruna mücadele yürüttükleri Marksist-Leninist-Maoist çizgiden bağımsız ele alamayız. Onlar, toplumsal sorunlara düzen içi arayışlarla değil, proleter devrimci sorumlulukla, devrim talebiyle yaklaştılar. Onlar, davaya olan bağlılıkları ve inandıklarıyla ardıllarına örnek oldular. Burjuvazinin karşı-devrimci bayrağına karşılık, proletaryanın kızıl bayrağını yükseklerde tuttular. Gerek 1. Kongreyi gerçekleştirme, gerekse de 2. Kongreyi gerçekleştirme iradesi bu bakımdan savaşta ısrarın adı olmuştur. Nasılki bir ülkenin baştan başa karanlıklara hapsedilmesinin panzehiri olan ve ‘’Zafere mahkum edilenler ölümü küçülterek yenerler’’ şiarını yaratanlar karanlığı parçalamış ise, bu tarih 19. yılı geride bıraksa da, 17’ler ezilen dünya haklarının esin ve direnme kaynağı olmaya devam edecektir.
Bugün bizlere düşen de MLM bilimsel ideolojiyi kuşanarak onların izinden mücadeleyi ileriye taşımaktır. İşte proleter devrimci sorumlulukta bu bilinçle inşa olur. Değişim, gelişim ve daha fazla mücadele ile zafere yürümenin adıdır 17’ler!
17’ler Ölümsüzdür!
Halk Savaşçıları Ölümsüzdür!
Maoist Komünist Partisi / Merkez Komitesi – Siyasi Büro