Mao Zedung

Ölümsüzleştiği tarih: 9 Eylül 1976

Marxizm’in büyük ustalarından Mao Zedung, 26 Aralık 1893’de Hunan eyaletinin klan köylerinden Şaoşa Çung’da doğdu. Çin’in o günkü katı feodalizminin şekillendirdiği bir aileden geliyordu. Mao ise genç bir asiydi ve emirlere kolay kabul etmeyen bir mizaca sahipti. O ne küçük bir toprak ağası olan babasının muhasebe hesaplarını tutmak ne de muhasebeci olmak istiyordu. Bunun yerine okumayı ve köylülerle sohbet etmeyi tercih ediyordu.

1911 yılında 6 ay yeni Cumhuriyetçi orduda askerlik yaptı. 1911-18 yılları arasında ise Hunan bölgesinin başkenti olan Changsha’da öğretmen okuluna gitti.

İlk kez bu okulda bir dünya haritası gördü ve inceledi. İlk kez burada Adam Smith, Darwin, John Stuart Mill, Kant vd. tanıdı. Ancak bu dönemde sosyalizmle ilgili okudukları Kautsky’nin Sınıf Mücadelesi, Kirkup’s Sosyalizm Tarihi ve Karl Marx–Friedrich Engels’in Komünist Manifesto ile sınırlı kaldı.

Bu arada 1917 “Ekim Devrimi bombardımanı” Çin’e Marxizm-Leninizm’i getirdi.

1918’de Mao, Changsha’da enerjik genç aktivistlerden oluşmuş olan tartışma grubunu kurdu. 1921’de ise 12 delege ile Çin Komünist Partisi’nin kuruluşu Shangay’da ilan ediliyordu.

Bu tarihten 1 Ekim 1949 Çin Demokratik Halk Devrimi’ne ve 9 Eylül 1976’da yaşamını kaybetmesine kadar Mao Zedung’un yaşamı Çin Komünist Partisi’nin ve Çin Devrimi’nin öyküsüyle paraleldir.

Yarı sömürge ve yarı feodal ülkelerde devrimin yolunu çizen ve kendi ülkesinde başarıyla uygulayan Mao; felsefe, ekonomi, politika ve bilimsel sosyalizm konularında Marxizm-Leninizm’e nitel katkılarıyla Karl Marx, Friedrich Engels, Vladimir İlyiç Lenin ve Josef Stalin’den sonra Marxizm’in 5. kılıcı olmuştur.

Devrim bilimine Mao’nun yaptığı en önemli katkılardan biri, sosyalizm denen tüm bu dönem boyunca proletarya diktatörlüğü altında devrimin devam ettirilmesinin bütün yönleriyle açıklığa kavuşturulmasıdır.

Mao, sosyalizmin sınıfsız, çatışmasız, çelişmesiz bir olgu değil aksine proletarya ile burjuvazinin her alanda amansız, şiddetli çatışmasının sürdüğü bir geçiş aşaması olduğuna işaret ediyordu. Çözümü komünizme kadar ML çizginin önderliğinde devrimci kitle inisiyatifinin devrim için harekete geçirilmesinde, sürekli devrim yapılmasında buluyordu.

Sosyalizme varmak, üretim araçlarının mülkiyet ilişkilerinin dönüştürülmesini sağlamak, sorunların tümden çözülmesi değildi. Sosyalizmde iki yol, iki sınıf arasındaki ölüm kalım mücadelesi devam ediyordu. Buna yol açan sosyalizmin kapitalizmden devraldığı kafa- kol, şehir-köy, yöneten-yönetilen arasındaki çelişkilerdi. Ayrıca dağılım da burjuva hukuku tarafından düzenleniyordu. Aynı emeği veren insanlar arasındaki eşitsizlik süre gidiyordu.

İşte Mao Zedung, bunları doğru bir biçimde görerek; burjuvazinin sosyalizmde sınıf olarak varlığını devam ettirdiği gerçeğine, sınıf mücadelesinin esas halka alınmasının zorunluluğuna işaret etti. Ve burjuvazinin yerini de şu sözleriyle gösterdi: “Sosyalist devrim yapıyorsunuz, burjuvazinin nerede olduğunu bilmiyorsunuz. O parti ve devlet iktidarının tam göbeğindedir.”

Mao’nun Yeni Demokrasi’nin ve sosyalizmin iktisadı, sosyalist inşaya ilişkin ortaya koydukları birçok problemin aydınlatılmasında önemli bir rol oynadı. O, sosyalizmde ağır sanayinin öncü sektör olması rolünden hareketle, tek yanlı yanılgılara işaret ederek ağır sanayi ile hafif sanayi, sanayi ile tarım arasındaki ilişkilerde hafif sanayiyi-tarımı ihmal eden yanılgılara işaret etti. Sosyalizmin inşasında ücret ve fiyat konusunu, değer yasasının rolünü, meta üretiminin olumlu ve olumsuz yanlarını, birikimle tüketim arasındaki ilişki ve çelişkiyi daha ileri safhalarda izah etti.

Ayrıca sosyalizmde devrimci kitlelerin denetleme, uyarma, görevden alma, devrim yapma hakkını garanti altına alarak kitlelere olan güveni ve “kitlelerden kitlelere” formülasyonu ile kitle çizgisi ve politikasında proletaryanın önünü açtı.

Mao’nun katkıları sayesinde toplumda süren sınıf mücadelesinin kaçınılmaz olarak parti içinde de devam edeceği, parti içinde iki çizgi mücadelesinin insan iradesinden bağımsız objektif bir olgu olduğunun kavranışı mümkündür. Maoist “birlik-eleştiri-daha yüksek birlik” anlayışı sayesinde partinin sınıf mücadelesinin güçlü silahı, Marxizm-Leninizm-Maoizm’in militan bir karargahı, proletarya ve emekçi yığınların kurmay heyeti olması sağlanabilir.

Felsefe alanında, karşıtların birliği ve mücadelesinin diyalektik ve tarihi materyalizminin, evrenin temel yasası olduğunu tespit ederek; her şeyde, her zaman var olan çelişkinin evrenselliğini, özgüllüğünü, süreçlerdeki temel, baş ve ikincil çelişkilerin arasındaki ilişkiyi; her çelişkinin farklı iki yanı arasındaki bağı, yani onun esas ve tali yönlerini, farklı çelişkilerin farklı ele alınış tarzlarını ustalıkla ortaya koydu.

Onun yarı sömürge, yarı feodal ülkelerde devrimin yolu olarak geliştirdiği Halk Savaşı stratejisinin siyasal özü ve stratejik önemi Marxizm-Leninizm’e katkılarının en önemli yönlerinden birini oluşturur.

Önceki İçerikERDOĞAN YALÇINGİL
Sonraki İçerikHÜSEYİN AKDEMİR