111 Nolu Açıklama
Değişik Ulus ve Azınlıklardan Devrimci Halklarımız!
Özgür Bir Gelecek ve Mutlu Bir Dünyadan Yana Olan Tüm İlerici Güçler!
Devrim Davasının Dostları ve Devrimci Savaşın Sıra Neferleri Yoldaşlar!
Proletarya ve Halkların Saflarında Devrim Siperlerini Dolduran Gençler, Kadınlar ve Aydınlar!
Emperyalist dünya gericiliğinin dünya halkları ve ezilen uluslarına yönelik vahşi saldırıları yoğun bir şekilde devam etmektedir. Uluslar arası tekeller başta olmak üzere tüm acentelerinin dizginsiz sömürü ve talanı büyümektedir. Finans krizlerinin kara faturası emekçi halkların sırtına yüklenmektedir.
Dünya ölçeğinde faşist baskı, azgın sömürü ve kanlı zulüm politikaları sınır tanımadan günbegün ağırlaşmakta; yoksul dünyanın boynundaki kölelik halkası kalınlaşıp esaret altındaki yaşamları katmerli acılara boğulmaktadır.
Çilekeş dünya halkları ve ezilen mazlum ulusların yaşamı her gün daha fazla çekilmez hale gelmektedir.
Dünya gericiliğinin parçası olan yerli hakim sınıf faşist iktidarlarının ezilen-sömürülen emekçi halklar ve ezilen uluslar üzerindeki kuşatma ve teslim alma saldırısı pervasızca sürdürülmektedir.
Türkiye-Kuzey Kürdistan’da feodal-faşist Türk hakim sınıflarının çeşitli millet ve milliyetlerden ülke halklarına yönelik ideolojik-politik-askeri-kültürel-psikolojik her türden kuşatmasıyla karşı karşıyayız.
Faşist Türk devleti, tüm kurum-kuruluşları ve sivil uzantıları ile coğrafyamız halklarına pervasızca saldırmakta, acı ve açlığı onlara reva görmektedir. Ezilen Kürt ulusu ve hareketine imha ve inkar politikalarıyla tasfiye ve teslimiyet dayatmaktadır. Coğrafyamızın her bir parçasından sömürü ve zulmün yarattığı iniltiler ve kesilmeyen çığlıklar yükselmektedir.
Buna karşın Türkiye-Kuzey Kürdistan halklarının kendiliğinden gelme mücadeleleri belirgin bir derecede artış eğilimi göstermektedir. Komprador bürokratik burjuva ve büyük toprak ağalarının temsilcisi ve emperyalizmin stratejik uşağı faşist AKP hükümetinin daha önce sağladığı görece siyasi istikrar; son yaşanan emperyalist kapitalizmin ekonomik kriziyle birlikte belli bir biçimde sarsıntı geçirmektedir.
Muhalif ve alternatif bir devrimci dinamiğin de oldukça parçalı ve dağınık olması ve uluslar arası emperyalist tekelci devletlerin yeniden yapılanma ve yapılandırma sürecine uygun olarak tek başına hükümet olmanın da avantajları ile AKP hükümeti belli bir ekonomik-siyasi istikrar yakalamış durumundaydı. Ancak gerek devletin yeniden yapılandırılması sürecine bağlı olarak Türk hakim sınıf klikleri arasındaki çelişkilerin derinleşmesi, gerek emperyalist kriz kaynaklı sömürü ve zulüm politikalarının her geçen gün daha da ağırlaşması ve yoksul emekçi halkların kendiliğinden gelme hareketlerinin yükselmesiyle birlikte önemli bir istikrarsızlık işaretleri doğmuş ve belirmiş bulunmaktadır.
Emperyalizm ve işbirlikçi uşak rejimlerinin sömürü ve zulüm uygulamalarına dayanarak kalıcı bir siyasi-ekonomik istikrar sağlaması düşünülemez, bu eşyanın tabiatına aykırıdır. Bunun bilincinde olan düşmanlarımız, dünya genelinde olduğu gibi coğrafyamız özgülünde de tasfiyeci reformizmi pohpohlamaktadır.
Siyasi-ekonomik istikrarsızlık eğiliminin sarsıntısı ve kendiliğinden gelme hareket ile devrimci-demokratik muhalefet ve devrimci savaş karşısında zorlanan faşist Türk devleti, yapılanma sürecini yürütebilmek için bir taraftan ‘’demokratikleşme’’ ve ‘’çözüm-açılımlar’’ safsatasına sarılırken, öte yandan faşist saldırılarını tırmandırmakta, ‘’havuç-sopa’’ politikası gütmektedir.
Türkiye-Kuzey Kürdistan’ın her bir parçasında işçi-köylü emekçi yığınlar ile yurtsever, devrimci ve komünist öncülere yönelik saldırı politikaları, ulusal ve sosyal kurtuluş mücadelesi yürüten gerilla güçlerine karşı kapsamlı operasyonlar ile gerçekleştirdiği sınır ötesi operasyonlar; mevcut ekonomik-siyasi gelişmeler paralelinde baskı ve sömürü gerçeği ile bunun ağırlaşarak tırmanması, hak ve özgürlükler talepli mücadelenin bastırılması, insani yaşam koşullarının yok edilmesi, hakim sınıflar cephesinde derinleşen çatlaklar, sinsice geliştirilen tasfiyecilik tehlikesi, devrim cephesinin zayıflıkları gibi etmenler tüm ezilen ve sömürülenlerin proletarya önderliğinde örgütlenip devrimci savaşa omuz vermesini daha fazla gerektirmektedir.
Dünya gericiliği ve onun parçası olan yerli gericiliğe karşı 1972 yılında KAYPAKKAYA yoldaş önderliğinde coğrafyamız topraklarında açılmış olan Halk Savaşı bayrağı bugün sınırlı güçlerle taşınmaktadır. Savaş sürüyor. ‘’Bir avuç’’ askeri güçle göğüslenen Komünizm hedefli politik iktidar mücadelesi, yerli hakim sınıf iktidarı ve dünya gericiliğinden daha azına meydan okumamaktadır. Sınırlı güçlerin büyük hedeflerle omuzladığı Komünizm mücadelesi, sıcak savaş siperlerinde taktik bakımdan katbekat büyük düşman güçlerine karşı yokluk ve yoksunluklar pahasına yürümekte-yürütülmektedir. Devrimin gelişmesi somutta gerilla savaşının gelişmesine bağlıdır. Gerilla savaşı, Halk Savaşının temel bir mücadele biçimi ve savaş esasıdır. Devrimin dostları, devrimci savaşı desteklemeksizin devrimci savaş ve devrim gelişemez. Başlamış ve devam eden savaşın büyümesi, destek ve dayanışmalarımıza ve bilfiil savaşa katılmamıza bağlıdır. Görev öncelikle Komünistlerin ve sonra tüm devrimcilerindir.
Türkiye-Kuzey Kürdistan proletaryasının en ileri devrim mevzisi bilinciyle hareket eden komünistler, politik iktidar perspektifi ve radikal devrimci doğrultudan asla kopamazlar.
Başta Türkiye-Kuzey Kürdistan proletaryası ve halkları olmak üzere, tüm dünya halklarının özgürlüğü temelinde sınıfsız ve sömürüsüz bir yaşam için savaşalım ve kazanalım.
Tarihten gelip tarih yaratan halkların ve tüm ezilenlerin iktidarını kurmak için Maoist Komünist Partisi önderliğinde Halk Kurtuluş Ordusu saflarında yerimizi alalım; şehitlerimizin yaşayan savaş siperlerinde ısrar ve kararlılıkla sürdürülen Halk Savaşı saflarında örgütlenelim ve mücadele edelim.
Partimiz Maoist Komünist Partisi ile birleşip Halk Kurtuluş Ordusu saflarına katılarak, feodal-faşist Kemalist Türk devletini parça parça yıkarak Halk İktidarını kuralım.
Bu dünya bizimdir. Halk Kurtuluş Ordusunu güçlendirmek için gerçekleştirdiğimiz Merkezi Teçhizat Kampanyasına, küçük ya da büyük, az ya da çok demeden, kanına kan, canına can, değerlerine değer katarak sürdürdüğümüz Halk Savaşını güçlendirelim. Bu kavga ve savaş, Türkiye- Kuzey Kürdistan halklarının yiğit kızları, oğulları, kardeşleri ve evlatlarının yani halklarımızın kurtuluşu uğruna sürdürdüğü Halk Savaşıdır. Sömürü ve zulmün son bulması, daha yaşanılır ve özgür bir geleceğin gerçekleştirilmesi için Halk Kurtuluş Ordusunun sadece destekçisi olarak kalmayalım; ona katılalım, savaşı büyütelim ve kazanalım.
Yaşasın Partimiz Maoist Komünist Partisi!
Yaşasın Halk Kurtuluş Ordusu!
Kahrolsun Emperyalizm-Komprador Bürokrat Kapitalizm-Feodalizm ve Her Türden Gericilik!
Yaşasın Bağımsızlık, Halk Demokrasisi, Sosyalizm Ve Komünizm Mücadelemiz!
Yaşasın Halk Savaşı!
Maoist Komünist Partisi
Merkez Komite-Siyasi Bürosu
Haziran 2010